18 Ekim 2016 Salı

ben ruhi bey, nasıl olan ruhi bey, nasılım?

hayatta beş para etmez insanların beş para etmez ağız kokularını çekerek bir yerlere geliceksem, kendi sigara kokan nefesimde boğulurum daha iyi. bağrı yanık dostlara da merhaba, boynu bükük eşlere de merhaba. ben ruhi bey nasılım. iyiyim iyi. bize ne kadarını sunuyorsa hayat, işte o kadar...

gecelerde yaşamaya alışmak bir yarasa gibi ve en uzak olduğu yerinde insanlara dünyanın, evet orda bi demlik çay sönmeyen sigara ve şiir eşliğinde sonsuza kadar 'yaşamak'. insanlar zevkler edinirler çevrelerinin müsaadeleri dahilinde, zevk dedim çünkü bu saçmalığa zevk adını veriyor aynı geri zekalı insanlar yine çevrelerinin müsaadesi dahilinde. şunu yapıyorum, şunlarla ilgileniyorum gibi boş laflar etmek için ilgilenir gibi gözüküyorlar bi çok şeyle. ama biliyo musun: dünya sikimde değil...

17 Ekim 2016 Pazartesi

yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var

evet, sizlerle paylaşmak isterim... belki ben bile 17 yaşında bir 'çocuğun' ne yaşamış olduğunu sorgulayabilirim, neticede hayat ona 'henüz' ne yapmış olabilir ki? yanlış! birincisi -her yaşta çocuktur insan- ikincisi -yaşam, zamanla ölçülebilecek bir kavram değildir-. kafa sikmek için yazmıyorum bunları. hayatın tekmesi karnıma erken indiği, insanları takmamayı erken öğrendiğim ama geç anladığım ve nerde olursam, ne yapıyo olursam oliym benimle beraber kimsenin olmadığını bildiğim için. bir şey var öğrendiğim yaşadıklarımdan, sadece bir şey: hayatla bir boks içindeyiz, gardımız ölüm kimi zaman, kimi zaman ümit ama en güçlüsü aşk. ölüm, hayatın kazanması demek değil... ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir...